Squid Game ve Kapitalist Sistem: Bireyin Hayatta Kalma Bedeli

Squid Game ve Kapitalist Sistem: Bireyin Hayatta Kalma Bedeli

Kapitalist Sistem Oyununda Bireyin Hayatta Kalmasının Toplam Maliyeti: Squid Game Dizisi:

“-İsyan olmasından korkmuyor musun? Hayır… Her zaman fakirlerin yarısını diğer yarısını öldürmeleri için kiralayabilirim.”

Gangs of Newyork filminden bir sahnede geçen diyaloglar bunlar. Charlie Chaplin de “Halkı birbirlerine karşı öfkelendirirsek ekmeklerini kimin çaldığını, karınlarının açlığını unuturlar” diyor. Squid Game dizisinde, birbirleriyle amansız düşmanlar haline getirilmiş 456 oyuncunun kıyasıya birbirlerini eleme çabaları, üstelik çoğunun ölümüyle sonuçlanan korkunç bir oyun ortamında sahnelenmektedir. Oyuncuların neredeyse tamamı, gerçekten de oyunlar esnasında, kendilerini bu ölümcül rekabet aşamasına getiren süreçleri, kişileri ve yön(e)timleri unutarak birbirlerinin düşmanları haline ge(tiri)liyorlar. Açlık Oyunları dizisindeki temalara çok yakın bir kurgu ile sahnelenen bu dizi, gerçek hayatta insanların birbirleriyle rekabetlerini, düşmanlıklarını yaratan süreçler de bu şekilde gelişmiyor mu zaten? Sorusu etrafında dönen işaretlerle de cevaplara yakınlaşmamızı kaçınılmaz kılabiliyor.

Bu dizide, oyunun yöneticilerinin, oyuncular üzerindeki; oyun öncesi, esnasındaki ve sonrasındaki denetim, kontrol, gözetim güçleri ve imkanları Truman Show’daki perde arkası gücü hatırlatmaktadır. Foucault'nun “modern dünya büyük bir göz altı yeridir.” tarzında işleyen modern dünyadaki kurumsal yapıların tasvirindeki; kapatma, dıştalama, gözetleme süreçleri de tam anlamıyla dizide hayatiyet bulmaktadır. Böylece bir hapishane tarzında işleyen gerçek hayatın izdüşümü ve bu hayatın bireylerin karar mekanizmalarına etkileri dizideki oyun tasarımı yardımıyla analojiler kurularak gözler önüne serilmektedir.

“Güney Kore yapımı bir aksiyon ve drama dizisi olan Squid Game (Kalamar Oyunu), Yapımcı ve Yönetmen, Hwang Dong-hyuk tarafından tasarlandı. 17 Eylül 2021'de de Netflix'te yayımlanmaya başladı. Hali hazırda 2 Sezon ve 16 bölümlüktür. Kasım 2021 itibarıyla Netflix'in en çok izlenen dizisi oldu. 94 ülkede en çok izlenen program hâline geldi ve 142 milyondan fazla kişi tarafından izlendi.” (Wikipedia)

Dizi, hayatlarında dip yapmış, iflaslar, hayal kırıklıkları yaşayan, yaşamak için pek de tutunacak dalları kalmamış, tamamı büyük finansal borç içinde olan 456 oyuncunun katıldığı bir yarışma etrafında dönüyor. Yarışmacılar 45,6 milyar won ödülü kazanabilmek için geleneksel ve oldukça da basit, hatta eğlenceli çocukluk oyunlarını bir yarışma şeklinde oynuyorlar. Fakat bu oyunlarda kural, elenenlerin keskin nişancılar tarafından anında öldürülmesi, öldürülen her oyuncunun 45.6 milyar won’luk toplam ödülden payına düşenin kalan oyunculara bölünmesi var. Bu durum oyuncuları birbirlerine karşı potansiyel rakip kılıyor. Ölen her kişi, aynı zamanda diğerleri için toplam ödülden pay kazanmak demek. Bu durumda 6 gün süren oyunların gecelerinde rahat uyumak da yok. Her an oyun dışındayken dahi rakip oyuncular tarafından öldürülmeniz an meselesi. Böylelikle oyuncular, bir dizi ölümcül çocuk oyunu oynayarak hayatlarını riske atmaktadırlar.

Başlarda sadece çocukluk oyunlarından oluşan bir yarış zannıyla fakat iradeleriyle verdikleri karar doğrultusunda yarışa gönüllü giren oyuncular, ilk oyunla birlikte keskin nişancıların dehşeti ile karşı karşıya kalınca işin ciddiyetini fark ediyorlar. Böylece birbirlerinin sırtına basarak yükselme telaşındaki modern bireylerin kapitalist sistemde yaşadıkları rekabet bu acımasız oyun tasarımıyla hayat bulmaya başlıyor. Modern kapitalist sistemin dayandığı temel teori olan evrimin ayıklama veya seçilim kanunları hızla devreye giriyor. Artık güçlülerin, uyumluların ayakta ve hayatta kaldıkları, zayıfların ayıklandığı, elendiği bir oyun gerçekte yaşadığımız hayatın bir izdüşümü gibi sahneleniyor.

Dizide, hayatta kalma savaşı bir oyun, bu oyun da bir kumara benzetiliyor...Herkes oyuna iradesiyle katılıyor...Hatta oyun, katılımcılara, demokratik tercihler de sunuyor. Her oyunun sonunda yapılan oylamayla oy çokluğu olunca oyuncuların oyundan çıkma, oyunun da bitirilme şansı var...Fakat gerçek hayatta dibi görmüş oldukları ve maksimum ödüle ulaşmak için her oylamada ölüm pahasına oyunda kalmak isteyenler çoğunlukta olduğu için kazanan hep oyunu yönetenler oluyor.

Demokratik sistemlerin, modern kapitalist örgütlenmelerin hayatiyetlerini sürdürebilmeleri açısından seçimlerin ve seçim tercihlerinin önemi bu oylamalar sırasında kendini gösteriyor. Burada da, Kapitalist sistem içinde yaşayan, dibi görmüş, bir çok bireyin, siyasetin ve siyasetçilerin kendilerine vadettiği gelecek umutları ile veya finans kurumlarının kendilerine sunduğu cazip kredilerle her dem hayatta ve oyunda kalmayı tercih ettiklerine dair izleyicilerden bir çıkarım beklenmektedir.

Squid Game, İnsan hırsının nelere kadir olduğunu gösteren bir dizi, Homo homini lupus’un da bir aynası aynı zamanda.

“Kişileri en kötü anlarında yakalarsan onları bir at gibi kullanabilirsin.”, “Zengin ile fakir arasındaki tek benzerlik ikisinin de yaşıyor olmasıdır.” Bu cümleler, oyunları tasarlayan kişilerin ağzından bu oyunu nasıl bir güdü ile kurguladıklarının bir göstergesi olarak son bölümde duyulmaktadır. Ve ‘İnsanın güvenilmez olduğu’ gerçeği sürekli vurgulanıyor. Yine de oyuncular içinde aklı selimi, vicdanı, temiz fıtratı, sağduyuyu temsil edenler de var...Böylece oyunlar bir taraftan iyilerle kötülerin mücadelesine dönüşürken öte yandan sadece bir veya iki kişinin kazanacağı acımasız bir hayatta kalma rekabetini de yaratıyor. Son kişi olarak ve iyi kalarak bu nasıl mümkün olabilir ki? Neticede, kariyer hesapları yaparak, merdivenleri teker teker yükselirken modern bireyin, en üst basamaktayken ilk merdivene ayak basan kişi olarak kalmayı başarması nasıl mümkünse bu da ancak bu kadar mümkün olabiliyor. Nitekim filmin esas oğlanının, ilk yarışmayı ve toplam ödülü kazanarak kendisine yeni bir hayat ve başlangıç kurma imkanı bulmuşken dönüştüğü kişiden, arkasında bıraktığı cesetlerden rahatsız olup, vicdan muhasebesini yaparak, kazandığı ödülün tek kuruşuna dokunmadan, bunu kendisine yapanlardan, bu oyunu reva görenlerden intikam almak için kullanmaya karar vererek planlar yapmasıyla dizi ikinci sezonuna giriş yapıyor.

Sonuç olarak,

Truman Show, Açlık Oyunları, Gangs of Newyork gibi  filmlerden mülhem ve bunlardan ortaya karışık bir çok tanıdık sahnesine rağmen dizide oldukça hatırda kalabilecek özgün yönler ve hikayeler de var.  İnsan doğası ile ilgili tartışmalara iyi katkılar var dizide, güçlü kapitalist sistem eleştirisi de...

Dünyevi kazançlar ve en sevdiklerimiz arasında kalıp sınandığımızda bizden nasıl bir insan çıkabilir? Yine de her şeye rağmen, iyi olmak/kalmak mümkün müdür? Vicdan, Fıtrat ile ilgili tartışmalar, İnsanın doğasında iyilik mi kötülük mü vardır? İşte bu gibi derin sorular üzerinden yürüyen bir hikaye var dizide. Artık Nettflix yapımlarında görmeye alıştığımız, dizideki subliminal LGBTpropagandası, garip Koreli mimikleri, abartıları ve bazı müstehcenlikler dışında aksiyonu ve gerilimi ile de izlenmesi gereken bir dizi.

 

 

Diğer Yazıları

Yorum Yaz