Kuveyt Gezi Notları

Kuveyt Gezi Notları

Burger'ciye 12 Kuveyt Dinarı tutan yemeğin parasını Dolar ile ödemeye çalıştım. 100 Dolarımdan geriye bana 20 Dinar verdi. Kendimi soyulmuş gibi hissettim. Sonra kendimi iyi hissettim, resmen Kuveyt Dinarı ABD Dolarını hiç etmiş evire çevire dövmüştü. Doların yıllardır TL'ye yaptıklarının hesabı görülmüştü sanki. Kuveyt Dinarı karşısında bizim TL ne hallere düşerdi? Bunu düşünmesi bile kabus.

“Benim Türkçem Enstitüsü” Türkçe öğrenmek isteyen her kesimden Araplara hizmet veren bir girişim. Çoğunluğu Kuveyt'te olmak üzere birkaç körfez ülkesinde de hizmet veren yüz yüze ve online derslerle 4500'ü aşkın öğrencisi olan bir özel okul aynı zamanda. Genç-yaşlı; erkek-kadın bir arada büyük bir şevkle ders alıyorlar. Türkiye'den öğretmenler de var Türkçe bilen Kuveyt’te mukim öğretmenler de. Enstitü, Kuveyt City denilen gökdelenler bölgesinde çok katlı bir binanın 3 katında hizmet veriyor. Bu enstitünün girişimci genç ortaklarından, Suriye asıllı ama Kuveyt ikametli İsmail Adı, Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun eski bir öğrencim. Türkiye'den akademisyenleri Kuveyt'te ağırlayıp, ayda bir öğrencileriyle buluşturan, Türkçe öğrenmeye çalışan öğrencileriyle Türkçe sohbet ortamı oluşturan etkinlikler düzenliyor. Biz de bu vesileyle, Sevgili öğrencim İsmail Adı tarafından Yasin Aktay ve sevgili eşi ile birlikte davet edildiğimiz bu programa, ben de eşimle birlikte katılmak üzere 5 günlüğüne bu enstitünün misafiri olduk.

Etkinlikte tanıştığımız, sohbet ettiğimiz öğrencilerden Türkçeye ilgilerinin sebeplerini sorduğumuzda 3 farklı cevap kümesi ile karşılaştık:

1.si, Türk dizilerini alt yazısız seyretmek,

2.si, Türkiye'deki seyahatlerine ya da Sapanca, Bursa, Yalova, G.Antep, Kilis gibi yerlerde kendilerine ait evlere gittiklerinde diyalog kolaylığı edinmek,

3.sü Türkiye ile ilgili eğitim akademi planlamaları için Türkçe öğrenmek istiyorlarmış. Aralarında Türkiye'de iş yapan ve yatırımları için sık sık Türkiye'ye gelip gitmek zorunda olan birkaç iş insanı da vardı.

Kursiyerlerin genelinde, Türkiye sevgisi de Türkçe ilgilerinin ağır basan nedenleri arasındaydı.

İsmail Adı ve ortağı Beşir, Kuveyt’li hamileri ile birlikte gerçekten müthiş bir girişimcilik örneği ortaya koymuşlar. Neredeyse 1 yılda iyi derecede Türkçe öğreten başarılı bir akademik kadro, sistem ve imkanlar oluşturmuşlar. 5 günlük misafirliğimizde de her tür ilgiyi biz misafirlerinden esirgemediler. İşte bu, her anı dolu dolu geçen seyahat boyunca Kuveyt'in sosyo-kültürel ve ekonomi-politiği hakkında edindiğim izlenimlerimi, gözlem notlarımı hatırlayarak yazmaya çalıştım.

AVM Devleti Kuveyt

Kuveyt büyük bir AVM ülkesi. Şakası yok bir AVM gibi kurulmuş. Kuveyt City denilen modern mahallinde Manhattan'ı andırır bir bölge var ve gökdelenleriyle arzı endam ediyor. Evenius diye bir koca AVM'si var, bizim Siirt kadar. Açık havadaymışsınız gibi bir hissiyat veriyor, çünkü tavanlar cam, fakat her yerde klimalar. Kuveyt’lilerin çoğu sabahtan geceye kadar burada yaşıyor. Geri kalanları akşamdan sabaha kadar Al-Mubarekiye'de. Orası da bizim Mısır ya da Kapalıçarşımız gibi. Kuveyt'in geleneksel tüm ürün ve hayat tarzının nişaneleri burada. Müthiş bir alışveriş, tüketim canlılığı var. Her yer muntazam ve bir o kadar da temiz. Şehir mimarisi ve planlaması fevkalade. Bizdeki yerel yönetimlerin şehir yönetimi ile ilgili mutlaka ziyaret etmeleri gereken bir yer.

Her tarafta devasa oteller var. Sanki Kuveyt’te hiç kimse mukim değilmiş, herkes otellerde yaşıyor gibi. Fakat öyle değil. Turisti, özellikle körfez ülkelerinden geleni gideni çok oluyor. Caddeler, sokaklar, AVM'ler tertemiz. Sahili boyunca ultralux yeme içme mekanları ve AVM'ler var. Devasa binaların aralarında küçük bakkaliyeler var. Çoğunu Hintliler çalıştırıyor. Otel, temizlik görevlileri de çoğunlukla Hintli. Türkler de 7-8 bin civarında. Görece daha nitelikli işlerde, kurumlarda çalışıyorlar. Kuveyt'te hatırı sayılır derecede bir İndia kökenli çalışan nüfusu var, yani Budist. Şia nüfus da %30'lar civarında. Bangladeş, Nepal, Mısır gibi ülkelerden de etnik, dini çeşitlilikler var.

Bizde her yerde görmeye aşina olduğumuz lider büstü, heykelleri ve fotoğrafları gibi bir uygulamayı Kuveyt'te kraliyet ailesinin, körfez ülkeleri emirlerinin toplu halde portrelerini görünce hatırlıyorsunuz. Kişi kültü seçiminde tek kişi ile yetinmiyorlar ve kimseyi kırmıyorlar. Hepsini aynı anda kurumların duvarlarına asıyorlar.

Bulvarlarda, cadde kenarlarındaki bildboartlarda, reklam panolarında alımlı kadın resimleri ile doldurulmuş, genellikle kadın saç, cilt bakımı, kozmetik ürünlerin ve fitness’ların reklamları görünüyor. Belli ki parfüm, krem ve envai çeşit makyaj malzemeleri, tüketici Kuveyt'li kadınların öncelikli tercihi. Erkekler daha çok spor giyim ve malzemeleri ile ilgili. Ortak yönleri küresel kültürün markalarına teveccühleri. Markalı ve pahalı giyim esas. Fakat Kuveyt'li erkek ve kadınlar bunları daha çok ev içlerinde kullanıyor. Çünkü, genellikle yerel Kuveyt'li giysileri erkeklerde ve kadınlarda oldukça yaygın. Hatta Kuveyt'liler dışındaki Suriye’li, Mısır’lı Arapların bile bunları giymesi neredeyse yazılı olmayan bir yasak.  Özentililik olarak görülüp yadırganıyormuş. Ya da o giysiler, ayrıcalıklı olmanın göstergesi sayılıyor. Bu yüzden bir Kuveyt'li erkeği ve kadını giyim tarzından kolayca ayırt edebiliyorsunuz. Kılık kıyafet konusunda serbestlik var fakat son zamanlarda her yerde çığırından çıkmış bir teşhir çılgınlığı henüz yok. Henüz diyorum çünkü, Kuveyt'te bile şaşkınlık duyacağınız tarzda giyim kuşamlara rastlamak mümkün. Özellikle yeme içme mekanlarında, Evenius gibi devasa AVM 'lerde ya da restaurantlarda. Yalnız genellikle Kuveytli kadınlar, çarşaf ve peçeli; erkekleri ise yerel, beyaz ve uzun entarili giysileriyle, kafalarına sardıkları cübbeleriyle dolaşıyorlar. O kadar markalı kıyafetler makyaj malzemeleri, pahalı aksesuarlar nerede ne için alınıyor? Bunlar merak konusu.

Gsmh'si 50 bin dolar civarında bir ülke Kuveyt.

5 milyona yakın nüfusun sadece 2 milyona yakını Kuveyt'li. Çoğunluğu yabancı uyruklu.Bu sorun oluşturuyor mu? Ne tür avantaj ve dezavantajları var? Diye soruları izleyerek cevaplar aradım. Her şeyden önce Kuveyt'liler arasında "-Bunların bizim ülkemizde ne işi var?” Tarzında bir yabancı düşmanlığı yok. Aksine, ülkenin yükünü çeken ve hayatı kolaylaştıran aynı zamanda ülkeye katma değer kazandıran ve ihtiyaç duyulan  unsurlar olarak görülüyorlar.

Kuveyt'te, her şeyden önce adı konulmamış gizli bir Apartheid rejimini hissediyorsunuz ve form değiştirmiş bir kölelik sisteminin varlığını. Bir kere Kuveyt vatandaşı olmak mümkün değil. Kuveytliler de kendi aralarında bedeviler-hadariler olarak ayrılmış durumda. İbni Haldun nazariyesinin vücut bulmuş haline modern zamanlarda şahit oluyorsunuz. Bu iki asli unsur dışında Arap ülkelerinden buraya yıllar önce yerleşmiş, üretimin çoğunda emeği olan Suriye'li, Irak'lı, İran'lılar var İkamet hakkı olan fakat vatandaşlığı olmayan, ülkenin en verimli üretici ve girişimcileri bunlar. Bunu ancak bir Kuveyt'linin himayesinde yapabiliyorlar. Ülkede vergi yok fakat himaye sistemi adı verilen bu uygulama ile bir Kuveyt'liyi %51 ile bu yatırıma ve üretime ortak etmek zorundalar. Tabi ki her Kuveyt'li, bu himaye ile yasal birçok sorumluluk üstleniyor. Himayesine aldığı kişilerin yasal her tür suç, günah ve sorunlarına karşı sorumlu oluyor. Karşılığında hiçbir maddi risk, sermaye koymadan ortaya konulan performanstan %51 oranında da kar elde ediyorlar. Bu yüzden Kuveyt’lilerin çalışması gerekmiyor. Onca kozmetik, yeme içme, tüketme, spor konforunun ve zenginliğin arkasında bu da var.

Alt kademe hizmet ve üretim işlerinde India kökenliler var. Kısmen de Filipinliler. Engelli bakıcılığından çocuk bakıcılığına; temizlik işlerinden şantiye hizmetlerine; garsonluktan tezgahtarlığa kadar her yerde bunlara rastlıyorsunuz. En büyük problemleri ücret düşüklüğü. Ortalık yerde pek görünmeyen fakat Kuveyt'in tüm alt kademe hizmetlerini görenler bunlar.

Yerleşim mekanları gettolaşma şeklinde. Kuveytlilerin ata yadigarı semtleri şehrin nezih olan merkezinde ama asıl görkemli villaları başka yerlerde. Suriye, Irak, İran ve İndialılar kendi aralarında gettolaşmış halde bir hayat sürüyorlar. Kentsel ayrışma mekanları hemen hissedilebiliyor.

Kuveyt'in Laz Müteahhitleri: Suriyeli Kuveytliler

Denizin üzerindeki El-Cabir Köprüsü 35 Km uzunluğunda. Dünyada bu kadar uzunlukta başka bir köprü var mıdır acaba? Köprünün yapım işleri, yüklenici firmaların taşeronlarınca gerçekleştirilmiş. Bunlar çoğunlukla Suriye kökenli Kuveyt mukimleri oluyor. Ebu Umar, Kuveyt seyahatimiz boyunca bize mihmandarlık yapan bu köprünün kenarlarındaki adacıkların zemin doldurma işlerini yapmış bir müteahhit. Türkiye'de de evleri, yatırım planları var. Bunlardan en kestirme şekilde anladığım şu ki; Kuveyt'in Laz müteahhitleri Suriye kökenli Kuveyt mukimleri imiş. Özellikle aslen Suriye’nin Deyrezor Mıntıkasından gelmiş Suriye’liler inşaat işlerinde etkin.

Bu köprüyü geçerken yol boyu Kuveyt City'nin görkemli binalarla oluşturduğu Manhattan siluetini seyredebiliyorsunuz. Karşıda uçsuz bucaksız çöller var. Kıyıda ufak yerleşimler ve deve çiftlikleri var. Bedevi kesimin rağbet ettiği yerler buralar. Çölün şehirlere, otoyollara yakın kısımlarında geceleri piknik yapılıyor. Defler, udlar, çay, nargile, barbekü eşliğinde bir tarz sıra geceleri düzenleniyor. İki gecesi bize de nasip oldu. Biz Türklerin, ağaç ve su kenarı bulunca yapmak istediklerimizi Kuveytliler çöl görünce yapıyorlar. Kuveyt, arabasız ve klimasız yaşamın adeta imkansız olduğu bir yer. Range Rower tarzı dev SUV model arabaları tercih ediyorlar. Küçük binek ve eski model arabalar diğer unsurlarca, özellikle India kökenlilerce tercih ediliyor.

Sosyalleşme ve Kültürlenme İmkanı Olarak Divaniye Geleneği

Her mahalde, hatta bazı büyük evlerde divaniyeler var. Haftada bir, her alandan Kuveyt'liler toplanıp güncel, siyasi, dini, felsefi, sanatsal konuları müzakere ediyorlar, sohbet ediyorlar. Biz de seyahat boyunca ilgisini ve misafirperverliğini bizlerden esirgemeyen Büyükelçiliğimiz, Tuba Nur Sönmez Hanımefendinin elçilik himayesinde düzenlediği Yasin Aktay'ın baş müzakereci olduğu divaniyeye katıldık. Böylece, aralarda Elçiliğin Türk çalışanlarıyla Kuveyt’teki hayatı, sorunları ve güzellikleri konuşma, Kuveyt'in iş insanlarından kanaat önderlerine birçok davetlinin profillerini yakından gözlemleme fırsatını da bulduk.

Divaniyeler ikramlı, çaylı, kahveli aynı zamanda. Sözlü kültür geleneğinin Arap dünyasındaki sürekliliği ve söz, belağat, edebiyat, dil inceliği ve zenginliğinin Araplardaki yaygınlığının nedeni budur herhalde. Çünkü, Körfez ülkelerinin çoğunda bu gelenek var. Bu yüzden hitabet, belağat konusunda Araplar çok şanslı.

Kuveyt'e varmadan birkaç gün önce Emir tarafından meclisin feshinin ve hükümetin askıya alınmasının oluşturduğu kasvetli havayı hissetmemek mümkün değildi. Divaniyelere bu hava hakimdi. Bu yüzden söz alıp konuşanlar suya sabuna dokunmamaya özenli idiler. Sonraki günlerde de Türkiye'den gelen Suriye'li Araplara dönük özellikle Kayseri'deki şiddet, linç haberleri de bu havayı gerginleştirmişti. Kuveyt'ten bu buruklukla ayrılmak çok kötü olmuştu.

Sakarya'dan İstanbul Havalimanına oradan da Kuveyt'e uzanan 1 haftalık seyahatimiz aynı güzergahı tersinden izleyerek böylece bitti. Dönüş sırasında, Sakarya'ya doğru direksiyon sallarken kulağımda ve dilimde çölde katıldığımız sıra gecesinde söylenen şarkılar, ilahiler vardı. Plevne ve Çanakkale marşları yanında Katibim şarkısını da çalan müziksever Kuveyt'li gençlerin dilinde o iki gece boyunca başta, Ümmü Gülsüm ve Feyruz vardı tabi ki...

Misafirperverlikleri, enerjileri ve güler yüzlü dostlukları ile Eymen, Halit, Beşir, İsmail, Mahmut, Selman gibi Suriye’li Kuveyt mukimi gençlerin önayak olduğu ve profesyonelce organize ettiği bu piknik ve sıra gecelerinin ömürlük belleğimizde yer tutacağı artık aşikar.

Diğer Yazıları

Yorum Yaz