İdeolojilerden Öte: Adaletin Peşinde Bir Coğrafya

İdeolojilerden Öte: Adaletin Peşinde Bir Coğrafya

Dünya siyaseti son on beş yılda büyük dönüşümlere sahne olurken, hâlâ iç ve dış politikayı sağ ve sol gibi eski kavramlarla anlamlandırmaya çalışanlar, her geçen gün daha da yanılgıya düşüyor. Türkiye’den Ortadoğu’ya, hatta dünya siyasetine bu dar çerçeveden bakanların, değişimi anlamakta zorlandığı aşikâr. Bu yaklaşım ya bir çıkar arayışının ya da eskimiş bir zihniyetin ürünüdür. Halbuki gazeteci, yazar, siyasetçi ve akademisyen çevreleri, sağ ve sol gibi kavramların hükmünü yitirdiğini fark etmeli ve ülkemizin ve bölgemizin onca krizden nasıl çıkabileceğine dair derinlikli fikirler üretmeliydi. Ancak, bu zihniyet fukaraları, yaşanan dönüşümleri okuyamadıkları için eski jargonlara sığınıp kendi dar menfaatlerinin peşinde koşuyorlar.

Bu çağ ister “deli dünya” diye adlandırılsın, ister “tekno-popülizm,” isterse “Neo” ekleriyle tarif edilsin, bir hakikat değişmezdir: İnsanlığın tahayyül gücü dumura uğramış, belirsizlikler çağında müphemliğe esir olmuştur. Stratejik ve jeopolitik analizlere ontolojik ve teolojik bir perspektif eklenmeden yapılacak değerlendirmeler ise yetersiz kalmaya mahkûmdur. Türkiye’de muhalefetin siyaset üretememesinin temel sebebi de budur: geçmiş ideolojik dönemlerden kalma, kendinden emin ama kifayetsiz ego-sapienslerin bir araya gelmesi. Muhafazakâr, İslamcı, sağcı, solcu, liberal, laik ya da ulusalcı olsun, bu eski düzen figürleri, çatışan çıkarları ve egolarıyla halkın umudunu tüketmekten başka bir şey yapmamaktadır.

Ortadoğu’yu, özellikle Suriye’yi anlamaya çalışanlar da benzer bir körlüğün pençesindedir. Kimileri Suriye’yi Selefilik, kimileri Alevi-Sünni çatışması, kimileri ise Batı-Doğu ekseni üzerinden okudu. Oysa bu okumalar, Suriye’deki yeni yönetimin ortaya koyduğu gerçekleri ne anlamakta ne de yorumlamakta yeterli oldu. Suriye’nin yeni yönetimine Hristiyanlardan Dürzilere, Sünnilerden Araplara, Türkmenlerden Kürtlere kadar geniş bir yelpazeden destek geldi. Ancak, bu desteği göremeyenler, hâlâ eski “Sykes-Picot” hesapları üzerinden korku siyaseti üretmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz on dört yılda Suriye muhalefeti, sağcısından solcusuna, İslamcısından liberaline, büyük dönüşümler yaşadı. Birbirine yaklaşan bu gruplar, ideolojik mesafeleri kapatarak ortak bir zeminde buluşmaya başladı. Suriyeli düşünür Burhan Galyon bu değişimi şöyle ifade ediyor:
“Bugün işler değişti. İslamcılar arasında yeni bir nesil ortaya çıktı. Ancak bu nesil, önceki kuşak gibi değil. Demokratlar, liberaller, solcular, Selefiler ve İhvan üyeleri arasında yeni bir ortaklık oluşuyor. Halkın değerlerinden beslenen düşüncelerle İslami fikirler birbirine yaklaşıyor. Ancak asıl soru şu: Bu yeni nesil, adalet mücadelesini sürdürebilecek mi?”

Galyon, yeni neslin siyaseti uzun süre şekillendireceğini vurgularken, bu neslin deneyimlerini geleceğe nasıl aktaracağını sorguluyor: “Eski nesil için geçmişten alınan dersler önemliydi. Şimdi, bu dersler üzerinden yeni fikirler geliştirme zamanı. Ancak bu fikirlerin uygulanabilir olup olmayacağı, geleceği inşa edebilmek için belirleyici olacak.”

Sonuç olarak, bireyselleşen ve müphemleşen bu dünyada herkes, ideolojilerin ötesinde bir adalet arayışında. Suriye siyasetini eski ideolojiler ve mezhepçi yaklaşımlarla okumaya devam edenler kaybetmeye mahkûm. Korku siyaseti artık bir anlam ifade etmiyor. Bu coğrafya, barbarlığın en vahşi hallerine tanıklık etti ve bundan sonra adalet, şura, ehliyet ve liyakate önem veren; umut ışığını canlı tutan liderler kazanacak. Halk, yeni dönemde sadece bireysel çıkarların değil, ortak bir geleceğin peşinde olan umut ışığının taşıyacısı siyasetçilere destek verecek.

Diğer Yazıları

Yorum Yaz