Gaza Trıbunal (Gazze Mahkemesi)
İsrail’in Gazze’deki soykırımı, bir yıldır şiddetini arttırarak devam ediyor. Üstelik, süreçte şahitlik ettiklerimiz ve yaşananlar, sadece “sıradan” insanları değil, pek çok devlet ve uluslararası kurumu - en azından temsilcilerini - “bir ölçüde” de olsa harekete geçirmiş olmasına rağmen durum böyle. Ne Birleşmiş Milletler’in (BM) temel organlarından olan Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in soykırım yaptığı yönündeki görüşü, ne Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının Netanyahu ve Galant hakkındaki tutuklama talebi, ne de sayısı giderek artan “batılı” devletlerin Filistin’i tanıması ve İsrail’e karşı farklı düzeylerde uyguladıkları veya uygulanması talebinde bulundukları tedbirler İsrail’i etkileyebiliyor. Hatta öyle ki, geçtiğimiz Ekim ayında İsrail, İran’a füze saldırısını kınayarak barış çağrısında bulunan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan etti ve İsrail’e girişini yasakladı, ve bunun üzerinden çok geçmeden de Cibaliye Mülteci Kampı’nda bulunan, BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) bünyesindeki Ebu Hüseyin Okulu’nu bombaladı. Fakat, uluslararası kuruluşların bu konudaki yetersizliğini ve işlevsizliğini görmek için, İsrail’in onların temsilcilerine olan saldırılarına odaklanmaya da gerek yok, zira Gazze’de sürdürdüğü soykırımı korkusuzca Lübnan’a doğru genişletmesi bile bu kurumları, mahkemeleri, devletleri, hatta sokaklara dökülen koca bir dünyayı ciddiye almadığının zaten açık bir göstergesi.
Açılış toplantısı Kasım başında Londra’da yapılan ve kendilerini “dünyaca ünlü entelektüeller, hukukçular, sanatçılar ve liderlerden oluşan … bir Halk Mahkemesi” olarak tanımlayan “Gazze Mahkemesi’ni” (Gaza Tribunal) bu duruma bir cevap olarak değerlendirmek mümkün. Nitekim, proje internet sitesinde “Zaten Uluslararası Adalet Divanı tarafından yürütülen resmi bir yargılama mevcutken, neden bir Halk Mahkemesi?” sorusuna verilen yanıt da bu tespitin bir özeti niteliğinde: “Uluslararası düzenin görevini yerine getirmedeki başarısızlığı, tam da bir halk mahkemesine ihtiyaç duyulmasının sebebidir. Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’in mevcut savaşını bir soykırım olarak tanımlamasına rağmen, kararlarını uygulatamamaktadır.” Mahkeme, bu soru ve tespiti ise, insanlık tarihi-tecrübesi ile ilgili daha geniş bir tespite dayandırmakta: “Gazze, insanlığın tarihsel yolculuğunda, adalete değil güce dayalı küresel bir sistemin hüküm sürdüğü bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Bu perspektiften hareketle Gazze’de yaşananları tarihi, siyasi, felsefi ve hukuki boyutlarıyla ele alma ihtiyacı insanlık için acil ve zaruri bir görev haline gelmektedir.” Bu gerekçelerle kurulan “bağımsız bir insanlık ve vicdan mahkemesi” olan girişim, “Gazze’deki krizin ardından yaşanan ihlalleri incelemek için sivil toplumun sesine odaklanarak uluslararası adalete alternatif bir yol sunmaktadır. Mahkeme, hukuki açıdan güvenilir tavsiyeler sunacak ve Gazze konusunda küresel farkındalığı artıracaktır.”
Konsept notunda da belirtildiği üzere, Gazze Mahkemesi, türünün ilk örneği değil. Vietnam Savaşı (1966-67) için kurulan Russell Savaş Suçları Mahkemesi, Daimi Halk Mahkemesi’nde görülen ABD’nin Nikaragua’ya müdahalesi oturumu (1984) ve Irak Savaş Mahkemesi (2005), uluslararası sistemin savaş suçları konusunda yetersiz kalmasına cevaben oluşmuş sivil toplum teşebbüslerinden bir kaçı. Bu açıdan da Mahkeme, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi aktörlerin yanı sıra, mezkûr halk mahkemeleri geleneğinden de yararlanarak kendisine, biri özel diğeri evrensel iki temel hedef belirlemekte: “Özel hedef, trajik olayların mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesine yardımcı olmak ve failleri kamu vicdanında sorumlu tutmaktır.” Zira, her ne kadar Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gerekli hukuki süreçleri devam ettirse de, işleyişleri hem çok yavaş ve etkilenen bireyler açısından özellikle de yaptırım gücü bakımından kısıtlı hem de büyük devletlerin ve uluslararası aktörlerin müdahalelerine açık. Bu gerçekten hareketle, Gazze Mahkemesi, “etkilenen bireylerin, uzman tanıkların ve sivil toplum örgütlerinin argümanlarını, sunumlarını ve şahitliklerini toplamayı, açığa çıkarmayı ve teşvik etmeyi; süreçlerini tam bir şeffaflıkla yürütmeyi; uluslararası güç odaklarının kısıtlamaları olmaksızın, onlardan bağımsız bir biçimde çalışmayı ve misyonunu gerçekleştirilebilir bir takvim içinde tamamlamayı” amaçlamakta. Bu şekilde, Gazze’deki insan hakları ihlallerine ve başta soykırım olmak üzere işlenen savaş suçlarına dair elde edilen delilleri ve hukuki iddiaları belgelemeyi ve karara bağlamayı da amaçlayan Mahkeme’nin evrensel hedefi de bu bağlamda ortaya çıkmakta: “insanlığın entelektüel ve ahlaki değerlerine dayanan, dünya çapında gelecekteki vahşetleri önlemek için bir referans görevi görebilecek bir karar çıkarmak. İnsanlık tarihinin bu noktasında böylesine vahim olayların yaşanabileceği, yaşandığı ve yaşanmaya devam ettiği gerçeğinin çok boyutlu temelleri üzerinde duran Mahkeme, insanlığın bu tür vahşetleri neden durduramadığını/nasıl durdurabileceğini açıklamayı amaçlamaktadır. Mahkeme’nin meşruiyeti, Gazze’de devam eden trajediye odaklanarak Filistin meselesinin uzun süredir kapanmayan yaralarını ele almasından gelmektedir.”
Bu hedeflere nasıl ulaşılacağına, yani tanık dinleme, delil toplama, referans olacak bir karar çıkartma gibi işlemlerin bağımsız, kamu adına ve kamuya açık olarak nasıl gerçekleştirileceğine geldiğimizde ise Mahkeme’nin ayrıntılı iş bölümü ve planlamasıyla karşılaşıyoruz. Mahkeme, Yönlendirme Komitesi, Uluslararası Hukuk Komisyonu, Uluslararası İlişkiler ve Dünya Düzeni Komisyonu, ve Tarih, Ahlak ve Felsefe Komisyonu olmak üzere üç adet uzman komisyonundan ve ihtiyaca göre dışardan atanan üyelerden oluşan Büyük Komisyon, ve bunlara ek olarak da üç tane İdari, üç tane de Destek birimini barındırmakta. İdari birimler, yönetime dair idari işlerin ve bütçenin yürütülmesi (finansal bağımsızlığı sağlayacak sponsorlukların sağlanması), iletişim ve medya stratejisinin belirlenmesi ve hukuk uzmanları nezaretinde raportörlerce tüm süreçlerin raporlanmasından sorumlu. Destek birimleri ise, ihtiyaç duyulan konularda tavsiye vermek üzere davet edilen Danışma Politikası Konseyi, dünya çapındaki, özellikle de Filistin’deki ve İsrail-Filistin meselesine odaklanan STK’lardan oluşan Sivil Toplum İlişkileri Konseyi ve Mahkeme’nin görünürlüğünü ve medya stratejilerini (belgesel filmi, kitap, medyayla ilişkiler vb.) destekleyecek önde gelen medya figürlerinden oluşan Medya İlişkileri Birimi. Uluslararası hukuk ve insan hakları alanında geçmişi olan ve Filistin-İsrail meselesinde ciddi mesai harcamış kişilerin oluşturduğu Yönlendirme Komitesi liderliğinde yürütülen süreç, tüm bu idari-destek birimlere ek olarak, işin araştırma-inceleme ve kararın çıkarılmasından da sorumlu üç komisyon tarafından da sürdürülecek.
Sürecin İsrail ve üçüncü ülkeler tarafından işlenen soykırım, insanlığa karşı suç, savaş suçları, işgal, açlığa ve kıtlığa mahkum etme, ekolojik soykırım (ecocide) gibi konularda delil toplayacak ve bunların hukuki incelemelerini yapacak olan Uluslararası Hukuk Komisyonu, bu konularda uygulanabilir hukuka dair kısa genelgeler hazırlamak, bu yasal sorunların temeline inebilecek soruları sormak, süreçteki diğer aktörlerin rolünü, suçunu ve sorumluklarını tespit etmek, mahkeme yargıç heyetinin talepleri doğrultusunda ilgili hukuki konuları izah etmek ve diğer Komisyonların uluslararası hukukla olan ilişkilerine açıklık getirmekle yükümlü olacak. İsrail Meselesinin adil, kalıcı ve merhametli bir şekilde çözümünü engelleyen uluslararası jeopolitik-güç ilişkilerini tespit etmeyi ve değerlendirmeyi amaçlayan Uluslararası İlişkiler ve Dünya Düzeni Komisyonu’nun da, 2023 Ekim’i takip eden süreçte İsrail-Filistin Meselesine dair yerel ve uluslararası bağlam hakkında bir arka plan belgesi hazırlamak, “silah transferlerinin, ticaretin ve yatırımların uluslararası rolünü ve İsrail’in Gazze’deki askeri harekâtı sırasında işlediği çeşitli ciddi suçları destekleyen, sürdüren ve suç ortağı olan ve Birleşmiş Milletler’in Gazze’deki korkunç şiddeti sona erdirmek için anlamlı girişimlerini baltalayan diplomatik ve askeri ilişkileri gösteren kanıtları toplanmak” ve “medyanın, sivil toplumun ve akademik kurumların, İsrail'in Gazze’deki askeri harekatına karşı çıkma veya desteklemedeki rolünü değerlendirmek” gibi sorumlulukları olacak. Son olarak da, bu iki komisyonun ele aldığı tüm meselelerin, insanlığın ortak ahlaki, tarihsel ve felsefi değerleriyle çatışan, ve çoğunlukla “Filistin İstisnacılığı” (Palestine Exception) olarak tanımlanan yorumları ve meşrulaştırma süreçlerini ele alan Tarih, Ahlak ve Felsefe Komisyonu, ırkçılık, soykırım, adil savaş, islamofobi, anti-semitizm, sömürgecilik, dekolonizasyon (sömürge karşıtlığı), medeniyet, şiddet, insanlık, holokost ve nakba gibi, İsrail-Filistin meselesinde karşımıza çıkan siyasal açıdan yüklü ve uluslararası hukuk bakımından da sonuçları olan anahtar kavramların “anlamlarına” odaklanacak. Bu bağlamda, Komisyon, “Filistin tarihindeki adaletsizliklerin tarihsel hafızası üzerine jeopolitik oluşumlar, yanlış mitler ve yalanlar hakkında, küresel toplumun son yüzyılda adaletsiz bir sömürge dünyasına adalet getirmeye yönelik ahlaki vizyonları perspektifinden bir arka plan belgesi hazırlayacak”, ve mezkur anahtar konseptlerin ve değerlerin, soykırım sürecinde ve öncesinde, ilgili aktörler tarafından Filistin’i bir istisna yapmak adına nasıl seferber ve istismar edildiği, ve bu kavramların daha iyi ve doğru şekilde nasıl anlaşılıp kullanılabileceği gibi konularda diğer Komisyonlara raporlar sunacak.
Beş aşamadan oluşan Mahkeme takviminin ilk iki ayağı, 1 Kasım 2024 itibariyle tamamlandı. Kasım 2024’e kadar bitirilmesi planlanan ön hazırlık aşamasının ardından, uzmanlardan oluşacak üç Komisyonun kurulacağı, kamuya kapalı gerçekleşen “Londra Toplantısı” aşaması da 31 Ekim-1 Kasım 2024 tarihlerinde tamamlandı. Eski Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Richard Falk’un başkanlığındaki toplantıya, proje koordinatörü Ahmek Köroğlu ve diğer Yönlendirme Komitesi üyeleri Michael Lynk, Hilal Elver, Susan Akram, Cemil Aydın, ve Penny Green gibi isimlerin yanısıra mahkeme üyelerinden Ilan Pappe, Jeff Halper, Satvinder Juss, Ussama Makdisi, Ayhan Citil, Cornel West, Avi Shlaim, Naomi Klein, Aslı Bali, Mahmood Mamdani, Craig Mokhiber, Hatem Bazian, Mehmet Karlı, Sami Al-Arian, Frank Barat, Hassan Jabareen, Willy Mutunga, Victor Kattan, and Victoria Brittain gibi alanında uzman yüze yakın isim katıldı. Raporların ve şahitliklerin inceleneceği ve taslak bildirinin tartışılacağı kamuya açık ilk genel mahkeme olan üçüncü aşamanın da Mayıs 2025’te Saraybosna’da gerçekleştirilmesi planlanıyor. Sürecin dördüncü aşaması olan, projeye ismini veren ve nihai kararın çıkacağı “Gazze Mahkemesi” ise Ekim 2025’te İstanbul’da toplanacak. Mahkeme sonrası süreci kapsayan son aşama ise, kararın ve önerilerin yayınlanması, sonuçların BM ve IIT gibi ilgili uluslararası aktörlerle paylaşılması ve halihazırda devam eden hukuki süreçlere katkı sağlaması için etkisinin arttırılması çalışmalarından oluşacak.